SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

BED’UL-HALK

<< 1359 >>

EK SAYFA – 1359-2

12. CİNLER, CİNLERİN MÜKAFAT VE CEZA GÖRECEK OLMALARI

 

لقوله: {يا معشر الجن والإنس ألم يأتكم رسل منكم بقصون عليك آياتي -

إلى قوله - عما يعملون} /الأنعام: 130 - 132/. {بخسا} /الجن: 13/: نقصا.

قال مجاهد: {وجعلوا بينه وبين الجنة نسبا} /الصافات: 158/: قال كفار قريش: الملائكة بنات الله، وأمهاتهم بنات سروات الجن. قال الله: {ولقد علمت الجنة إنهم لمحضرون} /الصافات: 158/ ستحضر للحساب. {جند محضرون} /يس: 75/: عند الحساب.

Allah Teala şöyle buyuruyor: "Ey cinler ve insanlar topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınızı bildirerek sizi uyaran Nebiler gelmedi mi? «Ey Yüce Rabbimiz! Kendi aleyhimize şahidiz» diyecekler. Dünya hayatı onları aldatmıştı. Böylece kendilerinin kafir olduklarına, yine kendileri şahitlik ettiler. İşte bu (şekilde resul/erin gönderilmesi, onların uyarmaları), senin Rabbinin haberleri olmaksızın ülkeleri haksız yere imha etmediği gerçeğinden ileri gelmektedir. Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Senin Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. "[Enam 130-132]

 

بخسا kelimesi eksiltme, azaltma anlamına gelir.

 

Mücahid "Bir de tutup Allah ile cinler {melekler} arasında bir soy bağı uydurdular!"[Saffat 158] ayetini tefsir ederken şunları söylemiştir: "Kureyş müşrikleri: 'Cinler (melekler), Allah'ın kızlarıdır. Anneleri ise önde gelen, asil ve soylu cinlerin kızlarıdır' diyorlardı."

 

Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Ama o cinler (melekler), bunu iddia eden müşriklerin yargılanmak üzere huzura çıkarılacaklarını لمحضرون pek iyi bilirler. "[Saffat 158] Burada müşriklerin hesaba çekilmek üzere huzura çıkarılacakları anlatılmaktadır.

 

"O putlar kendilerine yardım edemezler, nasılolur? Zaten bunlar, kendilerine tapanlar hakkında sorgulanmak üzere huzura çıkarılacak güruhtur!"[Yasin 75] Onların huzura çıkarılması hesap sırasında olacaktır.

 

حدثنا قتيبة، عن مالك، عن عبد الرحمن بن عبد الله بن عبد الرحمن بن أبي صعصعة الأنصاري، عن أبيه: أنه أخبره: أن أبا سعيد الخدري رضي الله عنه قال له:

 إني أراك تحب الغنم والبادية، فإذا كنت في غنمك وباديتك، فأذنت بالصلاة، فارفع صوتك بالنداء، فإنه: (لا يسمع مدى صوت المؤذن جن ولا إنس ولا شيء إلا شهد له يوم القيامة). قال أبو سعيد: سمعته من رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

[-3296-] Abdurrahman İbn Abdullah İbn Abdurrahman İbn Ebi Sa'sa'a'nın babasından naklettiğine göre Ebu Said el-Hudrı babasına şöyle demiştir: "Anladığım kadarıyla sen koyunları ve kırları seven birisin. Kırda koyunlarını otlatırken eğer namaz için ezan okuyacak olursan sesini iyice yükselt! Çünkü müezzinin sesini duyan insanlar, cinler ve bütün varlıklar kıyamet gününde onun lehine şahitlik edeceklerdir."

 

 Ebu Said el-Hudri: "Ben bunu Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den duydum" demiştir.

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhari kullandığı bu başlık ile cinlerin var olduğunu ve dinin emirleriyle sorumlu olduklarını göstermek istemiştir.

 

Cinlerin özellikleri ve ne tür birer varlık oldukları hakkında İslam bilginleri arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Kadı Ebu Bekir Bakillani konuyla ilgili olarak bize şu bilgileri vermektedir:

 

"Mutezile mezhebine mensup olan bazı bilginlere göre cinler basit ve saydam / latif (rakik) varlıklardır. Eğer konuyla ilgili bu tespit hakkında bir rivayet mevcut ise bize göre de cinlerin bu tür varlıklar olması mümkündür." Ebu Ya'la el-Ferra ise Mutezile mezhebinin bu görüşüne katılmadığını belirterek şöyle demiştir: "Cinler fiziki varlıkları olan ve farklı özelliklerle donatılmış cisimlerdir; Mutezilenin, cinlerin saydam / şeffaf varlıklar olduğunu dile getiren iddialarının aksine, saydam / latif varlıklar olabilecekleri gibi yoğun / kesif de olabilirler."

 

Beyhakı, "Menakibü'ş-Şafii" adlı eserde Rebı'e kadar varan bir senedie onun şöyle dediğini nakletmiştir: "Şafii'nin, Nebiler dışında cinleri gördüğünü iddia eden bir kimse olursa onun şahitliğini geçersiz sayarız, dediğini işittim." Ancak onun bu sözü, cinleri yaratılmış oldukları şekilde gördüğünü iddia edenlerle ilgili olmalıdır. Zira cinleri farklı şekillere mesela bir hayvan şekline girdikten sonra gördüğünü söyleyen bir kimsenin şahitliğine herhangi bir zarar gelmez. Nitekim cinlerin farklı şekillere girdiklerine dair çeşitli rivayetler nakledilmiştir.

 

Cinlerin varlığı konusu netleştirildikten sonra değinilmesi gereken birkonu da onların kökenleriyle ilgilidir. Cinlerin kökeni konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür:

 

1. Cinlerin aslı İblis'in soyuna dayanır; onlar İblis'in soyundan türemişlerdir. Bunlardan kafir olanlara şeytan denir.

 

2. Sadece şeytanlar, İblis'in soyundan gelen varlıklardır. Bunların dışındakiler ise İblis'in soyundan gelmemişlerdir. Cin Suresinin Tefsiri başlıklı bölümde ele alınacak olan İbn Abbas hadisi cinlerin tek bir kökenden türeyen tek bir tür olduğu görüşünü desteklemektedir. Ancak cinler tek bir tür olmalarına rağmen farklı sınıflara ayrılırlar. Bunlardan kafir olanlara şeytan, kafir olmayanlara ise cin denir.

 

Cinlerin dinin emirleriyle mükellef varlıklar oldukları konusunda İbn Abdilberr şunları söylemiştir: "Alimlerin çoğunluğuna göre cinler mükellef varlıklardır."

 

Abdülcebbar da bu görüşü destekleyerek şunları kaydetmiştir: "Cinlerin mükellef oldukları konusunda bilginler arasında herhangi bir görüş ayrılığının olduğunu bilmiyoruz. [Zürkan'ın naklettiğine göre sadece bazı Haşeviler buna aykırı bir görüş benimsemişlerdir. Onlara göre cinler mükellef varlıklar değildir, yaptıkları fiiller herhangi bir iradeleri olmaksızın zorunlu olarak gerçekleşir.]

 

(Muhtasar metinde bulunmayan köşeli parantez içindeki kısım Fethü'l-Bari'nin orjinalinden tercüme edilerek tarafımızdan eklenmiştir.)

 

Ancak Kur'an'daki açıklamalar alimlerin çoğunluğu tarafından benimsenen görüşü desteklemektedir. Çünkü Kur'an'da şeytanlar yerilmiş, onların şerlerinden korunulması gerektiği belirtilmiş ve onlar için hazırlanan azaptan söz edilmiştir. Tüm bunlar ise Allah'ın emirlerine karşı çıkan ve yapmama iradesi bulunduğu halde yasakları işleyen varlıklar için söz konusu olabilir. Cinlerin mükellef varlıklar olduğunu gösteren pek çok ayet ve rivayet bulunmaktadır."

 

Cinlerin Allah'ın emir ve yasaklarıyla mükellef olduklarına dair bu açıklamalardan sonra bilginlerin görüş ayrılığına düştükleri bir konuya daha değinelim:

 

"Cinlere kendi içlerinden Nebi gönderilmiş midir?" Taberi, Dahhak İbn Müzahim yoluyla bu soruya olumlu cevap veren bir görüş nakletmiş ve ardından şunları söylemiştir: "Dahhak'ın bu görüşünü kabul edenler, Allah Teala'nın cinlerden ve insanlardan Nebiler bulunduğunu ve kendi topluluklarına gönderildiğini bildiren buyruğunu delil olarak ileri sürmüşler ve şöyle demişlerdir: 'Eğer cinlerin Nebileri ifadesi ile kasdedilenler insan Nebiler ise bunun tam tersinin de mümkün olması gerekir.' Ancak bu çıkarım doğru değildir, fasittir."

 

Alimlerin çoğunluğu ise bu görüşe şu şekilde cevap vermişlerdir: "Ayette vurgulanan anlam şudur: 'İnsan Nebiler, Allah tarafından insanlara gönderilen kendi cinslerinden elçilerdir. Halbuki cinlerin elçileri ise Allah tarafından yeryüzüne gönderilen ve insan Nebilerin sözlerini dinleyip kendi topluluklarına aktaran varlıklardır.' Zaten bu gerçek şu ayetlerde anlatılmaktadır: "Hani Biz bir vakit cinlerden bir takımını Kur'an dinlemeleri için sana göndermiştik. Kur'an'ı işitip dinleyecek yere gelince birbirlerine: «Susun, dinleyin!» dediler. Okuma tamamlanınca kendi toplumlarına birer uyarıcı olarak döndüler. «Ey kavmimiz!» dediler, «biz Musa'dan sonra gönderilen, kendisinden önceki vahiyleri tasdik eden, gerçeğe ve dosdoğru yola götüren bir kitap dinledik. Ey kavmimiz! Allah yoluna davet eden bu elçinin çağrısını kabul ve ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı affetsin ve gayet acı bir azaptan sizi kurtarsın. Allah'ın elçisine icabet etmeyen kimse bilsin ki, Allah'ın cezasından asla kaçıp kurtulamaz ve Allah'tan başka hiçbir hami ve dost bulamaz. Onlar besbelli bir sapıklık içindedir/er. "

 

İbn Hazm Hz. Nebi'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Önceki Nebiler kendi kavimlerine gönderilirdi" şeklindeki hadisini delil göstererek şunları söylemiştir:

 

"Cinler, insan değildir ve insan topluluklarından sayılmazlar. Bu da onlara kendi içlerinden Nebiler gönderildiğini gösterir. Ayrıca Nebi Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem dışında hiçbir Nebi cinlere elçi olarak gönderilmemiştir. Çünkü onun Nebiliği hem insanları hem de cinleri kapsamaktadır. Zaten bu hususta görüş birliği bulunmaktadır."

 

İbn Abdilberr: "Hz. Nebi'in (s.a.v.) hem insanlara hem de cinlere Nebi olarak gönderildi ği konusunda alimler arasında görüş ayrılığı yoktur" demiştir. Hz. Nebi'i (s.a.v.) diğer Nebilerden üstün ve ayrıcalıklı kılan özelliklerden biri de budur. İbn Teymiyye aynı gerçeği şu şekilde dile getirmiştir: "Sahabe, tabiun ve müslümanların önde gelen imamlarının teşkil ettiği selef alimleri bu konuda görüş birliği içindedirler."

 

Bezzar'ın naklettiği "Önceki Nebiler kendi kavimlerine gönderilirdi. Ben ise hem insanlara hem de cinlere gönderildim" hadisi bunu açıkça göstermektedir. Bu rivayet İbnü'l-Kelbi'den şöyle nakledilmiştir: "Önceki Nebiler sadece insanlara gönderilirdi. Muhammed ise hem insanlara hem de cinlere gönderilmiştir. "

 

Cinlerin emir ve yasaklarla mükellef varlıklar oldukları konusu açıklığa kavuştuğuna göre onların tevhid ve İslam'ın temel rükünleriyle sorumlu olduklarını söyleyebiliriz. Fakat bunların dışında kalan diğer konularla (furu.) mükellef olup olmadıkları hakkında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bu görüş ayrılığının sebebi ise hayvan dışkılarının ve kemiklerin taharetlenme sırasında taş gibi kullanılmasını yasaklayan ve bunların cinlerin gıdası olduğunu belirten hadistir. Ebu Hureyre r.a.'in naklettiği bu hadis "es-Siyratü'n-Nebeviyye" başlığı altında ele alınacaktır. İşte bu hadis insanlara haram olan dışkının cinler tarafından yenildiğini göstermektedir.

 

Cinlerin yeme, içme ve evlenme gibi ihtiyaçlarının olup olmadığı konusu da tartışmalıdır. Bazı bilginler bu tür ihtiyaçların cinlerde olmadığını söylerken bazıları aksi görüşü benimsemişlerdir. Cinlerin yediklerini ve içtiklerini kabul edenler, yeme ve içmenin şekli konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Kimisine göre onlar da insanlar gibi gıdaları ağızlarına alıp çiğnedikten sonra yutarlar. Buna karşılık bazıları, onların insanlar gibi yiyip içtiklerini kabul etmezler. Bunlara göre cinlerin yiyip içmesi koklamaktan ve içine çekmekten ibarettir. Ancak Ebu Davud'un Ümeyye İbn Mahşa'dan naklettiği rivayet bu görüşü çürütmektedir: "Bir gün Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem otururken orada bulunan bir adam besmele çekmeden bir şeyler yedi. Fakat yemeğinin sonunda besmele çekti. Bunun üzerine Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: 'Şeytan da onunla birlikte yiyordu. Fakat besmele çekince şeytan kustu ve midesindekileri çıkardı' buyurdu." İmam Müslim'in Abdullah İbn Ömer'den naklettiği bir hadiste Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Hiçbiriniz sol eliyle yemesin ve sol eliyle içmesin! Zira şeytan sol eliyle yer ve sol eliyle içer."

 

İbn Abdilber, Vehb İbn Münebbih'in "Cinler de çeşitli sınıf ve kategorilere ayrılır" dediğini nakletmiştir. İbn Hibban ve Hakim'in Ebu Sa'lebe el-Huşeni'den naklettikleri şu hadis bu tespiti desteklemektedir: "Cinler üç sınıfa ayrılır:

 

1. Kanatlı olup havada uçanlar,

2. Yılanlar ve akrepler,

3. Bir varlığa hülul eden onunla bütünleşen ve geri çıkanlar.

 

Cinlerin işledikleri iyi ameller karşılığında mükafat görüp görmeyecekleri konusu da tartışmalıdır. Taberi ve İbn Ebi Hatim'in Ebü'z-Zinad yoluyla nakIettikleri mevkuf bir rivayete göre Ebü'z-Zinad şöyle demiştir: "Cennetlikler cennete ve cehennemlikler de cehenneme girince Allah Teala mu'min olan cinlere ve insanlar dışındaki bütün topluluklara i sürülere (ümmet): 'Toprak olun!' diyecektir. İşte inkarcı kafir o anda: 'Keşke ben de toprak olsaydım' diyecek." Fakat üç imam, Evzai, İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in de aralarında bulunduğu alimlerin çoğunluğuna göre cinler işlemiş oldukları iyi ameller ve itaatleri karşılığında mükafat göreceklerdir. Ancak bu bilginler cinlerin öbür dünyada insanların bulundukları yerlere girip girmeyecekleri konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu görüşleri şöyle sıralayabiliriz:

 

1. Çoğunluğa göre onlar insanların bulundukları yerlere gireceklerdir,

 

2. İmam Malik ile bir gruptan nakledilen bir görüşe göre cinler cennetin kenar semtlerinde, varoşlarda barınacaklardır,

 

3. Cinler A'raf'ta kalacaklardır,

 

4. Bu konuda kesin bir bilgi bulunmadığı için tevakkuf etmek, herhangi bir görüş beyan etmemek gerekir; onların insanların bulundukları mekanlara girip giremeyeceklerini bilemyiz.

 

İbn Ebu Hatim'in Ebu Yusuf'tan naklettiğine göre İbn Ebi Leyla: "Onlar sevap alırlar" demiştir. Ebu Yusuf bu bilgiyi naklettikten sonra şunları söylemiştir: "Biz bu görüşün doğru olduğunu Allah'ın kitabından öğreniyoruz: "Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. "[Enam 132]

 

İmam Buhari konu başlığı altında bu ayetin geçtiği yeri zikrederek Ebu Yusuf tarafından dile getirilen görüşe işaret etmiştir.

 

 

13. ALLAH TEALA ŞÖYLE BUYURMUŞTUR: "HANİ BİZ BİR VAKİT CİNLERDEN BİR TAKIMINI KUR'AN DİNLEMELERİ İÇİN SANA GÖNDERMİŞTİK ... ONLAR BESBELLİ BİR SAPIKLIK İÇİNDEDİRLER."

 

 

Allah Teala şöyle buyurmuştur:  "Hani Biz bir vakit cinlerden bir takımın! Kur'an dinlemeleri için sana göndermiştik. Kur'an'ı işitip dinleyecek yere gelince birbirlerine: "Susun, dinleyin!" dediler. Okuma tamamlanınca kendi toplumlarına birer uyarıcı olarak döndüler. "Ey kavmimiz!" dediler, "biz Musa'dan sonra gönderilen, kendisinden önceki vahiyleri tasdik eden, gerçeğe ve dosdoğru yola götüren bir kitap dinledik. Ey kavmimiz! Allah yoluna davet eden bu elçinin çağrısını kabul ve ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı affetsin ve gayet acı bir azaptan sizi kurtarsın. Allah'ın elçisine icabet etmeyen kimse bilsin ki, Allah'ın cezasından asla kaçıp kurtulamaz ve Allah'tan başka hiçbir hami ve dost bulamaz. Onlar besbelli bir sapıklık içindedirler. "[Ahkaf 29-32]

 

AÇIKLAMA:     [İmam Buhari bu bab başlığı altında herhangi bir hadis nakletmemiştir.

 

Ancak Namazın Nasıl Kılınacağı (sıfatü's-salat) başlığı altında ele alınan ve İbn Abbas tarafından nakledilen rivayetin buraya alınması uygun olabilirdi. Bu rivayette Hz. Nebi'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ukaz'a gittiği ve cinlerin O'nun okuduğu Kur'an'ı dinledikleri anlatılmaktadır. Bu konu Kitabü't-tefsir başlığı altında ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır] -- Muhtasar metinde bulunmayan köşeli parantez içindeki kısım Fethü'l-Barı'nin oıjinalinden tercüme edilerek tarafımızdan eklenmiştir.